Gizemli Bir Tarikat Mı Yazarlık ?

Karanlığın içinde uykuları gönüllü feda edecek, yalnızlığı yar edinecek ve kaleme/kâğıda tutuklu kalacak bir aşk hikâyesi…
Suskun çaresizliğin kelimelere dökülen haykırışı…
Söylenememiş sözlerin işaret dili…
Yoksa gizemli bir tarikat mı yazarlık?

Kelimeler birer oyuncak mürekkebin izinde… Yaşanan/yaşanması tasarlanan bir hayatın hayali olmak parmakların gözlerinde… Biraz da ağlayan/tebessüm eden kahramanın sözleri hamurun üzerinde… Kelimeleri oyuncak verip bir çocuk yüreklinin eline, gerçeğin gölgesini ararken bilinmez yollara sapmak… Zifiri karanlık bir sokağın ıssızlığında kaybolmak… Ve parçalanıp yeniden doğmak sağanaklı bir İstanbul sabahında…

Kimi zaman uzanmadan bir dala, koparttığı meyveyi tuvalin yeşili, pembesi, moru yapabilmek kadar renkli, kimi zaman Tanrı’nın yarattığı yerkürenin dibindeki kör kuyulara inebilmek kadar karanlık bir cesaret örneği…

Boş odaları paylaşmak kadar zor… Koynuna sarmalamak yabancı nefesi… Sır bellediğini yedi düvele anlatmak… Sessizce kocaman çığlıklar atmak…
Tutkunun en saplantılı hali… Delilik sınırlarını zorlayan bir akılla başa çıkmanın melankolik mutluluğu… Çokluk… Hiçlik… Sınır tanımayan, dur durak bilmeyen başına buyruk bir asinin elinde kayboluş… Tarifi imkânsız huzur… Düğün gecesi ölümün pençesinde…

Karanlığın içinde uykuları gönüllü feda edecek, yalnızlığı yar edinecek ve kaleme/kâğıda tutuklu kalacak bir aşk hikâyesi…
Suskun çaresizliğin kelimelere dökülen haykırışı…
Söylenememiş sözlerin işaret dili…
Yoksa gizemli bir tarikat mı yazarlık?

Kelimeler birer oyuncak mürekkebin izinde… Yaşanan/yaşanması tasarlanan bir hayatın hayali olmak parmakların gözlerinde… Biraz da ağlayan/tebessüm eden kahramanın sözleri hamurun üzerinde… Kelimeleri oyuncak verip bir çocuk yüreklinin eline, gerçeğin gölgesini ararken bilinmez yollara sapmak… Zifiri karanlık bir sokağın ıssızlığında kaybolmak… Ve parçalanıp yeniden doğmak sağanaklı bir İstanbul sabahında…

Kimi zaman uzanmadan bir dala, koparttığı meyveyi tuvalin yeşili, pembesi, moru yapabilmek kadar renkli, kimi zaman Tanrı’nın yarattığı yerkürenin dibindeki kör kuyulara inebilmek kadar karanlık bir cesaret örneği…

Boş odaları paylaşmak kadar zor… Koynuna sarmalamak yabancı nefesi… Sır bellediğini yedi düvele anlatmak… Sessizce kocaman çığlıklar atmak…
Tutkunun en saplantılı hali… Delilik sınırlarını zorlayan bir akılla başa çıkmanın melankolik mutluluğu… Çokluk… Hiçlik… Sınır tanımayan, dur durak bilmeyen başına buyruk bir asinin elinde kayboluş… Tarifi imkânsız huzur… Düğün gecesi ölümün pençesinde…

Yazar Hakkında

Nalan Güven

Soru sormayı bıraktım kendime Neden, niçin, nasıl... Bilmiyorum ötesini Ansızın kaçıp gideceğim bir gün geldiğim gibi Gideceğim gitmesine ama kim diyecek bana sen gibi "Canımın içi..."

İlgili